Aslında benim İngilizce'nin üzerine fazla düşmememin sebebi başka. Yoksa nedir yani? Altı üstü katı bir dil nihayetinde? Kolayda biliyor musun aslında? Altyapım zaten var, 2 ay uğraşsam Lordlar Kamarasında bile giderim olur, peeh.
Ama düşünüyorum canım ciğerim şimdi sen İngilizce bilsen ben İngilizce bilsem bütün bilmemkaçıncı şahıslar İngilizce bilse ne yiyip ne içecek bu tercümanlar? Yani ben aslında sırf bu meslek, 'tercümanlık' mesleği ölmesin diye öğrenmiyorum. Fena mı ediyorum? Adamların ekmeği ile oynamak hangimizin hakkı? Ayıptır, günahtır. Şimdi sakin ol ve yavaşça elinde skill zone veya main kors kitabını yere bırak.
Hem yurtdışına çıkmak lazım anam babam. Yani burada nereye kadar? Pratik lazım tabi? Artık Sultanahmet ve civarındaki turistler 'artan' talebi karşılayamıyor. Hem piyasalarda çok inişli çıkışlı. Hımm Nesibe hanımlarda bugün pek şıklar. Kosla Veniş pembesine güvendiği ne kadar da belli.
Geçen gün mesela! Fakiltedeyim, belediyenin banklarından herhangi birinde oturuyorum. Her zaman söylerim, 'Her şey belediyecilikte biter'. Gelmiş bir turist misafirimiz bana İdibiyit Fakiltesi nerede diye soruyor. Neden bana soruyor? Çünkü adete bir İngiliş Sörü edam var. Yani nedir? Turn right, then turn left, then another left, there, he is a Fakilte. Yani nedir? Bu kadar basit bir dil. Yani istesek 2 güne sökeriz anam babam. Aaa kendini hiç küçümseme, zira sen çok iyi sevimli ay ne kadar sevimli şeysin sen öyle.
Oooooo Koriiitaas!
Bak geçen günde meydandan yürüyorum. Bir çekik gözlü tursit kafilesi. Aralarından bir teyze bildiğin dik dik bana bakıyor. Ardından ne dese beğenirsin? 'Merhaba' deyivermesin mi? Arkadaş sen ona cevap verirsin, ardından tüm çekik gözlü tipdaşlarımla tanışırsın. En son meydanda 'Kara Sevda' yı söylerek inletiyorduk ortalığı.
Nur içinde yat Barış Manço...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder