Aslında içinden çıkılamaz bir durum değildi.
Gözkapakları yorulmuş, gözlerine kan oturmuş halde hala ne bok yiyeceğini bilemeden oturuyordu öyle. Fena halde çişi gelmişti aslında. Ama yerinden kalkıp yaklaşık 6 adım uzaklıktaki tuvalete gitmek o an için fazlasıyla yorucu idi. Kim bilir belki de çişini yapmadan yatardı. Ama yatamazdı. Bugüne kadar olsun olmasın çişini yapmadan uyumamıştı. Biliyordu ki kalkacak tıpış tıpış o tuvalete gidecekti. Kaçarı yoktu!
İki metrekarelik tuvalette dikkate değer pek fazla şey yoktu. Bir adet vileda sopası ve kovası. Ondan ayrı bir adet yıkanma kovası ve sefertası. Çeşitli sabunlar ve şampuanlar. Aslında çeşitli değildi ama o olsa böyle derdi. Zira bu onu çok daha mutlu ediyordu. Tuvaletin yerleri diğer tüm evlerdeki gibi fayans kaplıydı. Bu herkes gibi olma canını sıkıyordu aslında. Neden onun tuvaletinin yerleri saten boya olmasındı?
Odaya geri geldiğinde, her şeyin bıraktığı gibi olduğunu görünce canı sıkıldı. Ardından ertesi gün komşulardan duyulana göre belli belirsiz bir hayvan sesi çıkmıştı gece. Hayır, o bir hayvan değildi. Muzaffer puştunun ta kendisiydi. Çünkü yatağına giderken ayak serçe parmağını günün 16 saatini başında geçirdiği bilgisayarın önünde duran sandalyenin ayağına çarpmıştı. Duyduğu acının şiddetiyle de adeta öküz ve maymun karışımı sesler çıkarmıştı.
Muzaffer’in hayatı o gün değişmişti aslında. Ardından hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Artık kafası yere bakarak yürüyordu ki bu da onun hayatını olumsuz etkiliyordu. Çalıştığı işte ‘boynu bükük’ diye dalga geçiyorlar, imalı imalı ‘aradığını buldun mu’ diyip kahkahalar atarak dalga geçiyorlardı. Muzaffer içinden ‘hepinizin anuğa koyucam, du bakalım’ diyor ama efendilği elden bırakmayarak ‘ya sabır’ çekmeye devam ediyordu.
Muzaffer zor bir işte çalışıyordu. Zira üst düzey bir firmanın üst düzeyiydi. Kendisi de bu işi 7 aydır orada çalışmasına rağmen anlamamıştı. Ama ‘analatik düşünce yeteneği var mı?’ diye sorduklarında ‘olma mı’ deyip bütün analatikliğini ortaya koyunca onu bu mevkiye uygun görmüşlerdi. Zira Muzaffer boş adamda değildi. Hem okuması hem de yazması vardı. Aynı zamanda hesapta yapabiliyordu. Okula verselerdi neden muhasebeci olmasındı? Hem takım çalışmasına yatar, pirizintıbıl görülebilir bir insanda denilebilirdi zorlasan.
Ama bir şeyler eksikti? Peki neydi o şeyler?
BİR SONRAKİ GÖNDERİDE: Muzaffer kendine bakış atan sarışının esmer olduğunu fark edebilecek mi? Doktor söylediklerinde hakiketen ciddi miydi? Ciddi olmasaydı yemin eder miydi? Peki ciddi olan neydi? Yoksa öyle bir şey yok muydu? Muzaffer çalıştığı şirketin aslında onlarca insanı sömürdüğünü keşfedince ne yaptı? Daha önemlisi Muzaffer gibi bir adam bunu nasıl keşfedebildi? Hepsi ve daha fazlası bir sonraki gönderide…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder