Bernardo'nun İş Yerinden Arkadaşı Asım: Bernardo
aslında çok iyi çocuktur. Ben daha işe geç geldiğini görmedim. Tam bir enerji
kaynağıdır. Herkese merhabası vardır. Güleçtir, kimi zaman gülünçtür ama
genellikle etnografiktir. Tarihi sever, filozofları över. Mısır'a yoğun,
Roma'ya mesafelidir. Çok yoğun homosapiens taraftarıdır. Homojen bir yapısı
vardır. Bana en son geldiği argümanı evirip çevirip dogmaya dönüştürdük mesela.
Kimi zaman pragmatik, kimi zaman oportünist. Rönesansı bilir, en sevdiği ressam
Doğukan Balyoz'dur.*
Serpil (Bernardo'nun düzenli olarak çaktığı kadın):
Valla her şeyden önce iyi sevişirdi. Kocaman bir penisi vardı, buna karşın
kocaman da bir kalbi vardı. Bir kadına nasıl davranılacağını iyi bilirdi,
kadını meta olarak görmeyi sevmezdi. Ama hiçbir gün bak, hiçbir gün diyorum,
taksi paramı bırakmayı da ihmal etmedi. Böyle bir nazik yani nasıl diyim iyiydi
iyi.
Bernardo'ya düzenli olarak çakan Günel: Merhaba ben
Günel. Modellikle uğraşıyorum. Bir ajansa kayıtlıyım. Aslında benden önce
ajansla irtibata geçmeniz lazımdı. Ara ara oyunculuk da yapıyorum. Menacerim
var, tabi. Amcam, hem de menacerim aynı zamanda. O da Yeşilçam'dan. Az çok
biliyor sinema işlerini. 77 filmde oynamış. Ve hepte aynı roller için
çağırmışlar adamı. İstikrarlıymış yani. Hiç unutmuyorum şöyle bir lafı vardır:
"77 filmde de barda oturan adamı oynamak kolay değil Günelcim. Kaç sete
ayık girip, sarhoş çıktım bir bilsen." Zor tabi o yıllar. Destek alıyor
ama hala, 7 gün 8.5 saattir içki içmedi. İyi gidiyoruz. Bernardo mu? Ha, şu
mesele.
Arif (Bernardo'nun Diğer İşinin Arkadaşı) : Bernardo en az
bir pilot kalem kadar sanatlı bir insandır.
Zaime Hanım (Bernardo'nun komşusu, aynı zamanda ev
sahibesi): Çocuğum Bernardo'dan bugüne kadar bir şikâyetim olmadı. Hem iyi bir
kiracıdır, hiç kirasını geciktirmedi. Hem de iyi bir komşudur. Bu güne kadar
hiç şikâyet olmadı. Gece gündüz çalışır, eve çok uğramazdı zaten. Evine bugüne
kadar sadece bir arkadaşının geldiğini gördüm. O da kapıda karşılaştık. O da
ünlüymüş zaten, öyle dediler. Neydi adı, yazarmış. Canlı bir şeydi... Hah!
Hatrıma geldi şimdi. Diren Can Çakır'dı* arkadaşının adı. Bir onu gördüm evine
girip çıkarken. Dediğim gibi bir kez kapıda karşılaştık işte. Yazarmıymış,
neymiş. Hiç öyle bir tipi yoktu ama ben onların yalancısıyım.
Melih Bey (Apartman yöneticisi): Ben emekli devlet
memuruyum. Disiplini severim. Hiç unutmam, bizim dairede bir şefimiz vardı;
Naim Bey. O da kelli felli, baba yiğit bir adamdı. Derdi ki; "Bak Melih;
memur olmanın birinci şartı disiplin, ikinci şartı ise geçireceğin onlarca boş
mesai saatini değerlendirebilmektir." İyi adamdı rahmetli. Emekli olduktan
sonra da bu sözü hiç unutmam ve apartman yönetimini de bu söz üzerine inşa
ettim. Yakında yerden ısıtacağız. Bakü - Tiflis- Ceyhan boru hattını direk
bizim kazan dairesine bağlayacağız. Gerekise dışardan yalıtım, içeriden
boşaltım yapacağız. Güzide apartmanımızı örnek bir hale getireceğiz.
Radyo: Değerli dinleyenler bültenimize İstanbul
Güngören'deki esrarengiz bir ölüm haberi ile devam edeceğiz. Yaklaşık 2 yıldır
İstanbul'da ikâmet eden, Bolivya asıllı Solomon Adalar'lı görünümlü İtalyan
vatandaşı Bernardo Zobiçekdav bugün akşam saatlerinde Cennet Mahallesi
yakınlarındaki bir boş arazide kar kıyafetleri ve kayak takımları ile birlikte
ölü olarak bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatan yetkililer cinayet
şüphesi olduğunu ve olayın titizlikle inceleneceğini belirttiler. Olayın
ardından açıklama yapan İtalyan, Bolivya, Birleşik Krallık ve Solomon Adaları
elçileri olayın takipçisi olduklarını ve ivedilikle aydınlatılmasını istediler.
Bernardo'yu bulan vatandaş ise uzatılan mikrofonlara hala şaşkın olduğunu
söyledi.
Vatandaş: şaşkınım valla ne bileyim ben geldiğimde böyle kat
kat giyinmiş halde öylece yatıyordu şu karda kayılan alet edavatları falan da
vardı ben de iki bira aldım burada içecektim geldim birayı açtım dedim heralde
evsizdir bu uyuyor sonra içime bir kurt düştü hareketsizdi çünkü hep anladın
hiç kımıldamadı ben iki birayı da gömdüm baktım adam hala aynı kalktım bir dürttüm
ses seda yok ölmüş belli sonra aradım işte polisleri gavurmuş galiba zaten
böyle kat kat giyinmiş bilemedik ki abi
Bernardo'nun patronu: Kemal Can Sayar* benim evet. Derginin
de öyle yazıyor, yönetiyoruzişte. He ya
Bernardo'yu ben işe aldım. 1 yıldır bize fotoğraflar çeker, biz de fotoğraf
başına üç-beş bi şeyler veririz. Kanka bence Bernardo Mason'du. Zorlarsan
misyoner bile olabilir. Hatta bir gün Mormon Kitabı'nı okurken bile gördüm onu.
Dini bütün adamdı yani kanka.
Semih Burç* (Olayın Şüphelilerinden): Ya sen salak mısın?
Beyin yok mu hiç sende? Yok orada beni görmüşler falan filan, kim görmüş
kardeşim? Bana gerçek konuşacaksın? Olayın olduğu saatlerde batak oynuyordum
ben, şahitlerim de mevcut. Koz da maçaydı. Tam çeker kozları düşürecektim apar
topar buraya aldınız beni. İsim mi? Oğuz'a sorun.
Oğuz Büyükcaka* (Burç'un şahidi): Abi valla As altı
oynamadım. O ibne zaten öyle, anca laf söylesin. Battıysak tamamen o puştun
yüzündendir yani. Yok bir tane alır açsaymışsın da o zaman çıkarmışız, yok hiç
bilmiyor muşum falan filan. Hep böyle o ibne zaten.
Bernardo'nun Sürekli Yemek Yediği Lokantanın Sahibesi**: Dur
dikkatli bakayım. Tanıdım, evet hep buraya gelir. Ne olmuş ki? Aa, ölmüş ha.
Nasıl olmuş peki? Deme ya. Valla ben de çok tanımıyorum, gelir yemeğini yer
giderdi. Her geldiğinde de Batırık yerdi. Batırık mı? Yöresel bir yemeğimiz ya
bizim, Karaman'a ait. Kimisi yok batırma falan da var diyor da, onlar hep
yalan. Batırıktır bu, bir tabak vereyim mi? Dedim ya çok bilmem gelen
müşterileri öyle. Her kesimden insan gelir buraya. Ünlüsü, ünsüzü. Sinemacılar
çok gelirler mesela ama. Bak şurada oturan, Tunç* muydu neydi adı,
yönetmenmiymiş neymiş.
ARKASI YARIN, BELKİ YARINDAN DA YAKIN...
*Doğukan Balyoz: Twittir iletisi "modern zamanın Da
Vinci'siyim ama biraz üşengecim" olan genç yetenek. Şu sıralar Zeytinburnu
sahilinde cüzzi bir rakama genç sevgililere kara kalem çalışıyor.
*Diren Can Çakır: Dostoyevski ve Sartre üzerine söylemleri
ile dikkatleri üzerine çeken, ilk kitabı 3 yıldır matbaadan çıkamayan, edebiyat
çevrelerinin yeni yüzyılın kalemi dedikleri yazar.
*Kemal Can Sayar: Arkadaş çevresi ile çıkardığı
edebiyat-mizah ve aylık garip mevzular dergisi, isminden dolayı Balıkçıların
başucu eseri olunca buradan aldı yürüdü. Şimdi Et ve Balık kurumu için aylık
olarak çıkardığı "Galata'dan Olta Atanlar" isimli bir derginin genel
yayın yönetmeni.
*Semih Burç: Erken dönem umutsuzlardan. Bir anda bütün
kötülüklerden bahsedip karşısındakinin tüm enerjisini sömürmesiyle meşhurdur. CIA'in kendisini düşman topraklarda kitlesel olarak enerji sömürüsü
için operasyonel olarak kullandığı rivayet edilir. Ancak bu iddia hiç
doğrulanamamıştır.
*Oğuz Büyükcaka: Bir süre dijital dünyada kendine yer
edindiyse de sektörde tutunamadı. Okyanus akvaryumu yapma tutkusu kariyerine mâloldu.
Kart oyunlarındaki şansı ile tanınan Büyükcaka şimdilerde bir yeraltı
kumarhanesinde "oyunbozan" olarak çalışıyor.
**İsmini gizlilik ihlal gerekçeleri yüzünden şimdi zikredemeyeceğimiz bir ilin, ismi oldukça ilginç bir köyünde Hanım Ağa olarak hayatına devam ediyor. Bir yandan da batırık isimli yöresel yemeği Dünya Mirası listesine sokmak için lobi faaliyetleri yürütüyor.
*Tunç Akıcı: İdealist bir çalışkanlıkla setlerde çalışan ve
sinemada kendine yer edinmeye çalışırken, sektörün sillesi onu da es geçmedi.
Şimdilerde Flash TV'deki halaylı, oynamalı bir programda yönetmenlik yapıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder