Gece gece tırnak kesilmez, sakız çiğnenmez. Gece değil, günün herhangi bir saatinde de ıslık çalmayın ki iblisler başınıza üşüşmesin.
Onca zaman yoktum, ne mi yaptım? Ah, ben de bunu sormanı bekliyordum... Hayal et, kendini zorla, imagine, evet sanırım böyle yazılıyordu.
"Önce perde de bir el görülür, havaya kalkmıştır ve bir mendili parmaklarının ucu ile tutup Dünya'nın her yerine selam gönderircesine sallıyordur. Görüntü genişler, genişler ve genişler... Birbirine kenetlenmiş, bir kilo bıyığı, iki kilo sakalı olan, terden adeta bir İsmail Türüt olmuş insanlar topluluğu, fonda org ile çalınan yöresel ezgiler eşliğinde, bağıra çağıra, kendinde değilmişcesine, mekanın ortasında dönmektedirler..."
Bunca zaman nerede miydim? İşte tam da orada, en başında, hep başıyım hep başı bu halayın. Çünkü söz verdim kendime, düğün bittikten sonra, düğün dedikodusuna başlayan irili ufaklı kitlelerin dilinden düşmeyen "o beyaz gömlekli çocuk var ya o iyi oynuyor Allah için" cümlesinde ki beyaz gömlekli o çocuk olacaktım. Sırf bu iş için bir düzine beyaz gömlek, 4 adet siyah kumaş pantolon, 3 adet son mühendislik teknolojileri kullanılarak üretilmiş ve doğadan ilham alınarak tasarlanmış halaya uygun klasik ayakkabı aldım.
O ben olacağım, olmalıyım...
Merhaba ve hoşçakal Şükran! Bu aralar, hızlı ama tatlı ve bir yandan da sert bir ilişkimiz var farkındayım. Ah Tanrı saklasın! Hoşçakal!